Proksimal Fibular Osteotomi Nedir? – Doç. Dr. Tolgahan Kuru

“Diz Ağrılarına Yük Dengesi Ameliyatı Çözümü: Proksimal Fibular Osteotomi Ameliyatı Nedir ve Hangi Hastalara Uygundur? – Doç. Dr. Tolgahan Kuru ile Bilimsel Bakış Açısıyla Derinlemesine Röportaj”

. Sayın Doç. Dr. Kuru, proksimal fibular osteotomi (PFO) nedir ve ortopedik cerrahi alanında nasıl bir yenilik olarak değerlendiriliyor?

Doç. Dr. Tolgahan Kuru: Proksimal fibular osteotomi, dizde özellikle medial kompartmanda kıkırdak aşınmalarını ve ağrıyı hafifletmek amacıyla uyguladığımız bir cerrahi tekniktir. Geleneksel olarak dizin yük dağılımı dengesizliği olan hastalarda, diz protezi gibi daha invaziv işlemler tercih ediliyordu. Ancak PFO, fibula kemiğinin üst kısmından küçük bir parça çıkarılarak dizin iç ve dış kısmı arasındaki yük dengesini yeniden ayarlamayı hedefliyor. Bu basit ama etkili işlem, dizdeki kıkırdak aşınmasını yavaşlatarak ve ağrıyı azaltarak hastalara konforlu bir yaşam sağlıyor. Özellikle diz protezi gerektirmeyen, genç ve aktif hastalarda oldukça başarılı sonuçlar veriyor.

. Bu teknik hangi tip hastalar için daha uygun bir seçenek olarak değerlendiriliyor?

Doç. Dr. Tolgahan Kuru: PFO, medial kompartman osteoartriti olan, yani dizin iç tarafında kıkırdak aşınması bulunan hastalar için ideal bir seçenektir. Bu hastalar genellikle dizin iç kısmında lokalize ağrı yaşar. 40-60 yaş arası, diz protezi gerektirecek kadar ileri aşamada olmayan, ancak diz ağrısı nedeniyle yaşam kalitesi düşen hastalarda PFO öneriyoruz. PFO, diz protezi gibi kalıcı bir implant yerleştirilmeden uygulanabilir, bu da genç ve aktif bir yaşam tarzını sürdüren kişiler için avantaj sağlar. Ayrıca, fazla kilolu veya obez hastalarda kilo kontrolü sağlandıktan sonra, PFO ile başarılı sonuçlar alabiliyoruz.

Prosedür sırasında hangi adımlar uygulanıyor ve teknik olarak hangi aşamaları içeriyor?

Doç. Dr. Tolgahan Kuru: PFO cerrahisinde, dizin dış tarafında yer alan fibula kemiğinin üst kısmında minimal bir kesi yapılır. Bu bölgeden küçük bir kemik parçası çıkarılır. Bu işlem, dizin iç kısmına yük binmesini azaltarak yük dağılımını dengeler. Cerrahi, minimal invaziv bir yaklaşımla yapılır ve genellikle genel anestezi veya spinal anestezi altında gerçekleştirilir. Fibula kemiğindeki bu değişim, diz eklemine uygulanan baskıyı azaltarak iç kısımdaki kıkırdağın korunmasına yardımcı olur. Ameliyat süresi 45-60 dakika civarındadır ve işlem sonrası hasta genellikle aynı gün veya ertesi gün taburcu edilir.

Ameliyat sonrası süreç nasıl ilerler? Fizik tedavi ve iyileşme süresi hakkında bilgi verebilir misiniz?

İlginizi Çekebilir:  Lise Günlükleri: Kore Dizilerinin Gözdesi

Doç. Dr. Tolgahan Kuru: Ameliyat sonrasında hastalar hızla ayağa kalkabilir. İlk iki hafta boyunca hastaların yük taşıma kapasitelerini kademeli olarak artırmalarını ve aşırı yük bindirmemelerini öneriyoruz. Fizik tedavi, iyileşme sürecinin vazgeçilmez bir parçasıdır; özellikle diz çevresindeki kasları güçlendirmeye yönelik egzersizler önemlidir. Çoğu hasta, iki hafta sonunda günlük aktivitelerine dönebilir ve ağrısız bir yaşam sürdürebilir. Tam iyileşme için genellikle 2-3 aylık bir süreç öngörülür. Bu sürede, fizyoterapi ve rehabilitasyon, ameliyatın başarı oranını artırır.

. Proksimal fibular osteotominin avantajları nelerdir? Diz protezine göre ne tür artılar sunar?

Doç. Dr. Tolgahan Kuru: PFO’nun en önemli avantajlarından biri, diz protezi gibi kalıcı bir implant gerektirmemesidir. Bu cerrahi yöntem, diz protezine gerek kalmadan dizdeki yük dağılımını iyileştirir ve kıkırdağı korur. Diz protezinin aksine, PFO sonrası hastanın kendi eklemi korunur, bu da daha doğal bir hareket kabiliyeti sağlar. Ayrıca, PFO’nun iyileşme süreci daha hızlı ve ağrısızdır. Diz protezi tercih etmek istemeyen, daha genç ve aktif bir yaşam tarzını sürdüren hastalar için oldukça iyi bir alternatif olarak öne çıkar.

. PFO’nun potansiyel riskleri nelerdir? Bu cerrahiyi düşünen hastaların nelere dikkat etmeleri gerekir?

Doç. Dr. Tolgahan Kuru: PFO düşük riskli bir cerrahidir, ancak her cerrahi işlemde olduğu gibi bazı potansiyel komplikasyonlar mevcuttur. Enfeksiyon, kanama, sinir yaralanması gibi genel cerrahi riskleri içerir. Bunun yanı sıra, fibula kemiğinin iyileşme sürecinde zorluklar yaşanabilir. Hastaların, ameliyat sonrası doktor tavsiyelerine uymaları, fizik tedavi sürecini aksatmamaları ve dizlerine ani yük bindirmemeleri önemlidir. Düzenli kontrollerle bu tür riskleri minimum seviyeye indirmek mümkündür.

Bu tekniğin ortopedik cerrahinin geleceğindeki yeri nedir?

Doç. Dr. Tolgahan Kuru: Ortopedik cerrahide, minimal invaziv tekniklere olan ilgi giderek artıyor ve PFO gibi yenilikçi yöntemler, bu eğilimin bir parçası olarak öne çıkıyor. Geleneksel diz protezi ve büyük kemik düzeltme ameliyatlarına kıyasla, hastaya daha konforlu bir iyileşme süreci sunan PFO gibi teknikler, daha fazla tercih ediliyor. Özellikle diz protezini ertelemek isteyen ve doğal eklem dokusunu korumak isteyen hastalar için PFO, büyük bir umut vaat ediyor. Önümüzdeki yıllarda, bu tip koruyucu cerrahilerin daha da yaygınlaşmasını bekliyoruz, çünkü hem hastalar hem de cerrahlar açısından önemli avantajlar sağlıyor.

Başa dön tuşu